Geçtiğimiz mart ayından beri 278 kadın cinayeti işlendi. 8 Mart’a girerken biz kadınlar, korkunç boyutlara ulaşan bu cinayetlerle, bunları yapanlara verilen cezasızlık uygulamalarıyla, giderek kadın aleyhine gerileyen toplumsal yaşamla ve bu yaşamın kadın aleyhine gelişen koşullarıyla, hayatı gittikçe zorlaştıran pahalılık ve zamlarla mücadele ediyoruz.
Yanı başımızda başlayan savaş yine en çok kadın ve çocuklar için göç ve ölüm demek.
1857 yılında ABD’de başlayan, kadın işçilerin canları pahasına, hakları için verdikleri mücadele, bugün bütün dünyada her 8 Mart’ta başta kadınların hakları temelinde ve kadınların gücü ve öncülüğünde, tüm haksızlıklara karşı mücadeleye dönüşmüştür.
Her 8 Mart geldiğinde dile getirdiğimiz bir çok soruna yenileri ekleniyor. Örneğin, bir gece tek kişinin kararıyla ve hukuka aykırı bir tutumla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı duyuruldu. Oysa İstanbul Sözleşmesi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini önemli ölçüde geriletecek, kadına yönelik şiddet ve adaletsizliklerin önlenmesini ve kadın güvenliğini sağlama yükümlülüğünü getiren, kadın lehine hazırlanmış önemli bir uluslararası sözleşmedir.
Boşanma halinde kadınlara ödenen nafaka ödemeleri, çeşitli alvere dalaverelerle kesilmeye çalışılmaktadır.
Yine kadınları korumaya yönelik 6284. Sayılı Kanun, “aile birliğinin temini” yönünde yeniden düzenlenme bahanesiyle işlevsiz hale getirilmeye, ailenin “yapıştırıcısı” olarak görülen kadının can güvenliği tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Ekonomik yaşam içerisinde çok düşük olan kadın istihdamı son yıllarda gerilemiştir. Görülmüştür ki, işten atmalarda önce kadınlar kapının önüne konulmaktadır. Zira hala kadın emeği aile içerisinde yardımcı gelir getiren konumunda görülmektedir, evde harcadığı emeğinin hiç bir karşılığı bulunmamaktadır.
Maalesef çocuklara yönelik taciz ve tecavüzler de artarak devam etmektedir. Üstelik devlet korumasında olan yurtlarda dahi çocukların can güvenliği bulunmamaktadır. Çünkü bu suçu işleyenler cezalandırılmıyor, başka yurtlarda görevlendiriliyor. Çocuk evlilikleri ve küçük çocukların tecavüzcüsüyle evlendirilme olayları hala uygulanmaktadır.
Kürt kadınları en temel hakları olan kendi dilinde ifade özgürlüğü olmadığı ve eğitimde ana dilinde eğitim alamadıkları için çocuklarıyla iletişimleri kesintiye uğramakta, başta hastaneler olmak üzere, kamu kurumlarında hizmetlere ulaşamamaktadırlar.
Toplumsal baskı ve geleneksel yapı içerisinde erkek egemen yaşam içerisinde çaresiz kalan kadınlarımız için intihar hala bir kurtuluş yolu olarak görülmektedir.
BİZ KADINLAR BİR KEZ DAHA HAYKIRIYORUZ:
Bütün bu uygulamalara karşı çaresiz değiliz. Bunların farkındayız ve bütün bu haksızlık ve adaletsizliklere karşı mücadele azmimiz var.
Yeryüzünde savaşlar duruncaya kadar,
İnsan olmaktan kaynaklı tam bir eşitlik elde edinceye kadar;
MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ!
YAŞASIN 8 MART!
YAŞASIN KADINLARIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİ!
HAK-PAR KADIN POLİTİKALARINDAN SORUMLU GENEL BAŞKAN YARDIMCISI SULTAN SÖYLEMEZ