Hak ve Özgürlükler Partisi Programı

1959905_641124702602537_470113913_n

 

Hak ve Özgürlükler Partisi Programı

Dünyada Değişim ve Yapılanma
Türkiye Değişmek Zorunda
Yeniden Yapılandırma

Yeni Bir Toplumsal Sözleşme
Parlamento, Hükümet
MGK ve Ordu
İnanç Özgürlüğü ve Laiklik
Hukuk ve Yargı
Eğitim ve Kültür
Kadın Sorunu
Çocuk ve Gençlik
Toplum Sağlığı, Konut ve Çevre Politikası
Çalışma Hayatı ve Sosyal Yaşam
Ekonomi
Dış Politika

DÜNYADA DEĞİŞİM VE YAPILANMA

İki dünya savaşı gören, sosyalist sistemin kurulması ve dağılmasına tanıklık eden 20. yüzyıl, insanlığın temel sorunlarının bir kısmına çözüm getirirken, önemli bir bölümüne çözüm getiremeden sona erdi.
İnsanlık yeni bir yüzyıla girerken bilimde ve teknolojide büyük aşamalar kaydetti ama, ortak beklenti ve ideallerine uygun barışçı ve demokratik bir dünya düzeni kurmayı başaramadı. Dünyamız bugün, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yarattığı sorunları birlikte yaşıyor. Günümüzde gelişmiş ülkeler ortak uygarlık mirasından yararlanırken, az gelişmiş ve bağımlı uluslar bu olanak-tan yeterince yararlanamıyorlar. Bu durum gelişmişlerle, gelişmemiş ülkeler arasındaki uçurumu derinleştiriyor. Birinciler, ulusal sınırları kaldırmaya, çeşitli dillerin ve kültürlerin birlikte yaşadığı çok uluslu birlikler (ulus-üstü) oluşturmaya yönelirken; ikinci kategorideki ülkelerde, temel hak ve özgürlükler başta olmak üzere tüm insani değerler çiğneniyor; toplum, açlık ve sefalet içinde yaşamaya, etnik ve dinsel çatışmalar içinde geleceğini tüketmekle yüz yüze bırakılıyor.
Bu durum dünyanın geleceğini tehdit eden bir olgudur.
Bir bütün olarak dünyamızda hâlâ silahlanma yarışı, bölgesel savaşlar sürmekte ve kaynakların önemli bir bölümü bu alana aktarılarak heder edilmektedir. Gelişmemiş ülkeler ise ekonomik, teknik, bilimsel geri kalmışlık, ağır dış borçlar, nüfus artışı ve istihdam darlığının yanı sıra kıtlık, kuraklık, cehalet, ırk ve mezhep çatışmaları içinde salt bugünlerini değil geleceklerini de kaybetmekle yüz yüze bulunuyorlar. Bunun yol açtığı kitlesel ölümler ve toplu göçler bugün insanlığın acil çözüm bulmak durumunda olduğu sorunlar haline gelmiştir.
Gelişmemiş ülkelere borç vererek bu sorunlar çözülemez. Çağdaş ve gelişmiş ülkelerin kendileri için öngördükleri çoğulcu, katılımcı, demokratik yönetim modellerini ve devlet sistemlerini bu ülkeler için de öngörmeleri gerekir. Aksi halde evrensel demokratik hukukun geçerli olduğu, özgür bireylerden oluşmuş demokratik ve çoğulcu bir toplumsal yaşam ve buna denk düşen barışçıl bir kültür yaratılamaz.
Teknolojinin ilerlemesi; iletişim alanında yaşanan gelişmeler, sermayenin sınır ve otorite tanımayan uluslararası hareketi dünyamızı küçültmüş, tek tek ülkelerde yaşanan sorunları ortak sorunlar haline getirmiştir. Bugün, ulusal sınırlar içinde keyfi ve despotik uygulamalara yönelmek; etnik, kültürel, cinsel ve sınıfsal farklılıkları zor yoluyla ortadan kaldırmaya çalışmak, uygar dünyada onay görmeyip tepki topluyor. Geçmişte zor kullanımı yoluyla oluşturulan ulusal sınırlar, ekonomik gelişme ve toplumsal ilerleme sonucu gereksiz hale gelmekte; insan hakları ve özgürlüklerin kullanım alanı genişlemektedir.
Toplumları sıkıntıya sokan sorunlar ağır ve çok olmasına rağmen, insanlığın ileriye doğru yürüyüşü, esaret ve köleliği yeryüzünden silebilecek bir mecrada ilerlemekte; insan haklarına say-gı, bireysel ve kolektif hakların kullanımı ve güvencelere bağlanması gibi değerler her geçen gün daha çok kabul görmektedir.
Bu gelişmeler bir yandan sistemleri ve devletleri işlevsel olarak değiştirip insanlığın önüne yeni ufuklar açıyor, bir yandan da plansız ve oburca sanayileşme, adaletsiz bölüşüm ve benzeri nedenlerle gelişmiş ülkelerde işsizlik, fuhuş, uyuşturucu kullanımı, çeteleşme ve benzeri toplum-sal hastalıklara yol açıyor.
Gelişmiş dünya devletleri, tüm bu sorunlara kalıcı çözümler bulmak ve yeni sosyal dengeler kurmak zorunluluğu ile karşı karşıya bulunuyorlar. Birinci ve ikinci dünya paylaşım savaşlarında haklarını ve özgürlüklerini alamayan uluslar ve azınlıklar hak arayışlarını sürdürüyorlar. Soğuk savaşın sona ermesi bu hak arayışını kolaylaştırmış; dünyada hızlı bir değişim ve yeniden yapılanma süreci başlamıştır.
Gelişmiş ülkeler etnik ve kültürel sorunlarını barışçı yöntemler ve çoğulcu bir anlayışla çözmeye çalışırken, ikinciler sorunu inkar ve baskı yöntemleriyle çözümsüzlüğe mahkum etmektedir.
Geçmişte kimi devletler ve Türkiye için ulusal birliği oluşturmanın bir biçimi olarak görülen üniter yapı, günümüzde birliğin değil ayrışma ve bölünmenin unsurları haline gelmiştir. Çağdaş toplumlar; bunun önüne geçmek, ayrışma ve bölünmeyi engellemek için iktidar paylaşımını yaygınlaştırmakta, daraltıcı, sınırlayıcı ve baskıcı üniter sistemlerden vazgeçmektedirler. Farklı dil ve kültürlere yasal güvence sağlamakta, anadilde eğitim hakkı başta olmak üzere tüm siyasal ve sosyal hakları tanımaktadır. Üniter devlet biçimini ilk uygulayan devletlerden Fransa, İtalya, İspanya, İngiltere gibi ülkeler dahi bu modellerini revize etmek durumunda kalmış, bunun yerine insan haklarını, etnik ve kültürel çoğulculuğu esas alan sistemlere yönelmişlerdir.
Bu tarihsel ve siyasal gelişme formasyonu Türkiye için de geçerlidir. Türkiye’de üniter yapı etnik, kültürel, dilsel çoğulculuk ihtiyaçlarına cevap verecek, kronikleşmiş tarihsel sorunlarını çözümleyecek konumda değildir. Üniter yapı, çözümsüzlüğün ve demokratikleşememenin temel sebebidir.
Günümüzde isim ve uygulamaları farklı da olsa artık eyalet, özerklik, federasyon, otonomi vb. yönetim modelleri, barış içerisinde bir arada yaşamanın, toplumsal gelişme ve ilerlemenin gerekliliği haline gelmiştir. Avrupa Birliği (AB) bu haliyle bile esnek bir konfederasyon yapısına sahiptir.

 

TÜRKİYE DEĞİŞMEK ZORUNDA

Tüm dünyada bu değişim ve dönüşümler yaşanırken, Türkiye çağdaş olmayan bir çizgide kalmakta ısrar ediyor; kitlelerin özgürlük ve demokrasi taleplerini şiddetle cezalandırıyor. Ülke kaynaklarını üretim ve istihdamı arttırmak için değil, silahlanma için harcıyor. Bu yüzden Türkiye, bugün, hem içte, hem dışta ağır borç yükü altına girmiş, büyük sorunlarla yüz yüze kalmıştır.
Türkiye, tüm iddialarına karşın demokrasi yarışında yol alamamış, söylemde demokrat özde totaliter tutumlar yüzünden inandırıcılığını yitirmiş, uluslar arası kamuoyu nezdinde güvenilmez bir konuma düşmüştür. Değişen ve dönüşen dünyada Türkiye, hâlâ ekonomisini düzlüğe çıkarabilmiş değil. O hâlâ, temel insan haklarını ve toplumsal çoğulculuğu güvenceye alan yasal ve anayasal bir sistem kurmaktan uzak bir konumda bulunuyor.

 

Türkiye’yi yönetenler, insan haklarına saygı; çoğulcu demokrasi ve hukukun üstünlüğü olmadan; ekonomik kalkınma ve toplumsal barışın sağlanamayacağını, bir ayağın mutlaka eksik kalacağını artık görmelidirler. Kürt sorunu başta olmak üzere, sorunları inkar ve bastırma yoluyla çözmeyi hedefleyen politikaların, çözüm getirmediği, aksine sorunları ağırlaştırdığı ortaya çıkmıştır. Bu politikalar yüzünden toplum militarizmin etkisine girmiş; hukukun üstünlüğü, insan hakları, temel hak ve özgürlüklerin kullanımı vb. çağdaş değerler konusunda, Türkiye geri bir düzeyde kalmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri iç hukukuna yansıtmadığı; otoriter devlet anlayışının sonucu olan yasa ve yönetmelikleri değiştirmediği; etnik, dinsel ve toplumsal farklılıklara karşı hoşgörülü ve bölgeler arası dengesizliği gidermede gönüllü davranmadığı için uygar dünyadan her gün biraz daha uzaklaşıyor.
Bugün, Kürtlerin haklarını tanımamak uğruna toplumu çağdışı bir geriliğe mahkum eden; düşünce ve ifade özgürlüğüne olanak tanımayan; sorunları diyalog ve uzlaşma yerine, toplumsal gerilim ve çatışma yöntemiyle çözmeye çalışan çağdışı bir anlayış devlette egemen olmuştur.

 

Hak ve Özgürlükler Partisi, bu anlayışa karşı çıkan toplum kesimlerinin Türkiye’yi yeniden yapılandırma istek ve ihtiyaçlarının bir ürünüdür; Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’de hiçbir sorunun çözülemeyeceği inancındadır. Bu nedenle programının merkezinde Kürt sorununun toplumsal uzlaşma yoluyla adil, eşitlikçi ve demokratik bir çözüm kavuşturulması hedefini koymuştur; Türkiye hükümetlerinin, Kıbrıs, Bulgaristan, Yunanistan, Kosova ve benzeri ülkelerde bulunan azınlıklar/topluluklar için savunduğu tezleri, Türkiye’de yaşayan Kürtler için de istemesi durumunda, sorunun çözüm yoluna gireceği inancındadır.
Burada asıl sorun çoğulcu demokratik devleti yapılandırma ve çağdaş çoğulcu demokratik idari sistemleri kabul edip etmeme sorunudur.
Partimize göre, sorunun çözümünü kolaylaştırmak ve kalıcı bir çözüme ulaştırmak mümkündür: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi, Paris Şartı, AGİK Süreci, Katılım Ortaklık Belgesi ve Kopenhag Kriterleri ve bunlar gibi Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşme ve antlaşmalara uyulması halinde, Kürt sorununun çözüm yoluna sokulması olanaklıdır.
Bugün varolan sistemden beslenen partiler, bu görevi yerine getiremezler. Onlar hem çarpık ve çürümüş düzenin ürünü hem de yaratıcısıdırlar; kuruluşundan beri devleti onlar yönetiyorlar. Dolayısıyla, çözüm onlarda değil, kitlelerin gücünde ve halkın desteğini almış politik bir yapının iktidarı almasındadır.
Hak ve Özgürlükler Partisi, çalışmalarda yeniliklere ve değişime açık olma ilkesini, merkeziyetçi yönetim yerine katılımcılığı; itaatkarlık yerine özgürlükçülüğü; çalışmalarda bireysellik yerine dayanışmacı ve paylaşımcılığı benimsemektedir.
Her bireyin kendine özgü bir kişiliği ve geleceğe yönelik özlemleri vardır. Her birey sorumluluk almak ve gelişmek için beceri, anlayış, duygu, bilinç ve düşünme yeteneği ile donanmıştır. Tüm insanlar yetişmek ve gelişmek için yaşam şans ve olanaklarına sahip olmalıdır.
Bireyin değeri ve dokunulmazlığına saygınlık, “olmazsa olmaz” bir şarttır. Bireyin yaşam hakkı mutlaktır ve her şeyin üstündedir. Bu anlamda bireyler bir diğerinin haklarını çiğnemeksizin hak ve hukuk açısından eşit muamele görmelidir.
Hak ve Özgürlükler Partisi, bireyin hak ve hukukunu çalışmalarının merkezine oturtmaya çalışır. Politika, aktif sorumluluk almak isteyen, yaratıcı ve dayanışmadan yana olan bireylerden oluşan bir toplum yaratmak için yapılmalıdır. Politika, bireylerin yaratıcılığını körelten, onu itaat-karlığa yönelten bir eğilim içinde olursa hem birey hem de toplum giderek gücünü yitirir ve sonuçta hem bireyi hem de toplumu hiçe sayan totaliter sistemlere yol açılır.
Bireyin yaratıcı ve sorumluluk becerisi tüm kültürel, bilimsel, sosyal ve ekonomik gelişmelerin temel kaynağıdır.
Bu amaçla Hak ve Özgürlükler Partisi, bireyin kendi yaşamına yön verebilmesi için gereken olanakların yaratılması için çalışır.

Hak ve Özgürlükler Partisi, değişik toplum kesimlerine mensup farklı görüş ve düşüncedeki aydın ve politikacıların, Kürt sorununu adil ve eşitlikçi bir çözüme ulaştırmak; demokratik hak ve toplumsal özgürlükleri anayasa ve yasaların güvencesi altına almak amacıyla, siyasal ve toplumsal sistemi yeniden yapılandırmak için kurulan bir partidir; Kürt sorununun barışçıl, demokratik ve eşitlikçi bir yaklaşımla diyalog ve toplumsal uzlaşma yoluyla çözümünden yanadır. Bunun gerçekleşmesi için devleti, Kürt ve Türk halkının eşitliği temelinde demokratik federal bir tarzda yeniden yapılandıracaktır. Partimiz bunu gerçekleştirmek için mücadele edecektir.
Hak ve Özgürlükler Partisi, mevcut siyasi bileşenlerle kendisini sınırlandırmadan resmi ideolojinin ve rejimin uygulamalarından zarar gören ve en geniş toplum kesimlerini parti ortak zemininde bir araya getirmeye çalışacak, bunun için gerekli her türlü özveri ve çabayı gösterecektir.

 

toplumu uygarlık çizgisine taşımak isteyen; hukukun üstünlüğünden yana; Hak ve Özgürlükler Partisi, uluslararası antlaşma ve sözleşmeleri ulus üstü gören; Kürt sorununun çözümünü isteyen siyasal parti, grup, sendika ve meslek örgütlerini iş ve güç birliği yapılabilecek güçler olarak görmekte ve değerlendirmektedir.
Hak ve Özgürlükler Partisi, Türkiye gibi ekonomik ve toplumsal gelişme bakımından geri kalmış ülkelerin tümünde yoksulluğu artıran; kaynak israfına, toplumsal gerilime ve barışın tehdit altına alınmasına yol açan şiddet yanlısı politikalara ve silahlanmaya karşı çıkar; uluslararası ve bölgesel sorunların çözümünde diyalog ve uzlaşmayı öngörür.
Hak ve Özgürlükler Partisi, ulusal baskı ve tahakküm altındaki ulusların özgürlük mücadelelerini destekler; kendi geleceklerini belirleme hakkını ayrımsız bir şekilde bütün uluslar için vazgeçilmez bir hak olarak görür.
Hak ve Özgürlükler Partisi, bölgesel ve uluslararası barışı savunur, komşularıyla ve dünyayla barışık bir Türkiye öngörür. BM, AGİT, Paris Şartı, AB Katılım Ortaklık Belgesi ve Kopenhag Kriterleri gibi uluslararası sözleşmelere sahip çıkarak, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerdeki haksız çekincelerini kaldırmasını ve iç hukukunu buna uygun hale getirmesini ister.
Hak ve Özgürlükler Partisi, şeffaflık ve açıklığı ilke edinerek, Türkiye’de toplumsal barışı engelleyen, gelişme ve ilerlemenin önünü tıkayan başta Kürt sorunu olmak üzere, tüm sorunları çözmeyi hedeflemektedir.

 

YENİDEN YAPILANDIRMA
Hak ve Özgürlükler Partisi, üniter devleti reddeder. Kürt sorununda ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını ilkesel olarak benimser. Sorunun çözümü için, Türkiye’nin Kürt ve Türk halkının eşitliğine dayalı demokratik ve federal bir tarzda yeniden yapılandırılmasını savunur.
Yeni Bir Toplumsal Sözleşme
Türkiye için uluslararası hukuk normlarına uygun; çoğulcu, katılımcı, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü esas alan demokratik bir anayasayı gerekli görüyoruz. Öngördüğümüz anayasa; toplumsal ve kültürel çoğulculuk esasları üzerinde bireysel, grupsal ve toplumsal hak ve özgürlükleri teminat altına alacaktır.
Böyle bir anayasa, en geniş toplum kesimlerinin katılımı ve tartışması sonucunda gerçekleştirilecek; devletin ve toplumun çok kültürlülüğe, çok dilliliğe çok sınıflılığa ve çok dinliliğe göre yeniden yapılandırılarak demokratikleştirilmesi; sivil toplum ve bireyin öne çıkarılması için çalışılacak. Vatandaşını tebaa gibi gören bir devleti değil, vatandaşına hizmet götüren. bir devlet yapılanması sağlanacak.
Ademi merkeziyetçi bir anlayışın yerel yönetimler eliyle hayata geçirilmesini, hem toplumun hem devletin demokratikleşmesi için gerekli görüyoruz. Yerel yönetimleri düzenlerken katılımcılık ve çoğulculuğun evrensel ilkeleri esas alınacak. Yerel yönetimler özerk yapıya kavuşturulacak.
Siyasi partiler yasası ve Seçim yasası ülkenin çoğulcu yapısına göre yeniden düzenlenecek.
Seçilmiş yöneticilerin halkın oyu veya yargı kararı dışında görevden alınmasını önleyen yasal düzenlemeler getirilecek.
Belediye ve İl Genel Meclisleri toplumsal çoğulculuğa ve renkliliğe uygun aktif temsil kurumları haline getirilecek.
Eğitim, sağlık, iç güvenlik ve yerel vergi gibi konular özerk yerel yönetimlere terk edilecek.
Belediye ve İl Genel Meclisleri temsilcilerinden Yerel Bölge Meclisleri oluşturulacak.
Valiler, Kaymakamlar, emniyet müdürleri seçimle saptanacaklar.
Toplumsal barışın sağlanması için Olağanüstü Hal Rejimi, anayasal bir kurum olmaktan çıkarılacak. Köy koruculuğu, özel tim, JİTEM gibi tüm kurumlar kesinlikle tasfiye edilecek; köy koruculuğunun yarattığı sonuçların toplumsal yarara göre rehabilitesi yapılacaktır.”

 

Parlamento ve Hükümet
Mevcut seçim sistemi değişik toplum kesimlerinin parlamentoya ve yerel yönetimlere yansımasına olanak vermiyor. Partimiz, bunu değiştirmek için demokratik bir seçim sistemi getirecektir.
Parlamentonun saygınlığına gölge düşüren, milletvekillerinin iş takipçiliği, adli cürümler işlemesi, rüşvet ve benzeri nedenlerle dokunulmazlık zırhına bürünmeleri önlenecek; milletvekillerine görüş ve düşüncelerinden ötürü yaptırım öngören yasal dayanaklar ise kaldırılacaktır.
MGK ve Ordu
Seçilmişleri atanmışlar karşısında etkisiz bırakan ve bugünlü vesayet rejimine yol açan MGK ve benzeri kurumlar anayasal kurum olmaktan çıkarılacak; ordunun iç güvenlik konularına karışması önlenecek, ordunun sivil otoriteye tabii olması için gerekli yasal değişiklikler gerçekleştirilecektir.

 

İnanç Özgürlüğü ve Laiklik
Türkiye’de siyasal sistemin bugünkü haliyle laik olduğundan söz edilemez. Devlet, Diyanet İşleri Teşkilatı, okullarda zorunlu din dersleri ve benzer uygulamalarla din alanına müdahale etmektedir, din ve vicdan özgürlüğü karşısında tarafsızlığını yitirmiştir, kimi inanç gruplarına baskı yapılırken kimilerine de imtiyaz tanınmıştır. Bu nedenle ortaya bir tür devlet dini ve devlet mezhebi çıkmıştır.
Sistemi gerçekten laikleştirmek için, devletin din alanından elini çekeceğiz. Herkes dini inancında özgür olacak. Devlet dini inançlar karşısında tarafsız olacak, ne inancından dolayı kimseye veya herhangi bir dine, mezhebe ve gruba baskı yapılacak, ne de imtiyaz tanınacaktır.
Devlet bütçesinden dinlere ve mezheplere pay ayrılmayacak, her dini kesim kendi harcama ve giderlerini kendisi karşılayacak.
Devlet yalnızca inanç özgürlüğünü güvenceye almak ve kamu düzeninin gerekleri bakımından denetim görevini yapacaktır.

 

Hukuk ve Yargı

Hak ve Özgürlükler Partisi, ülkede çağdaş, demokratik hukukun egemen kılınması; adaletin gecikmeden ve eşit dağıtılması için gerekli hukuksal reformların gerçekleştirilmesine çalışılacaktır. Yeni Anayasa çerçevesinde tüm kanunlar çoğulculuğa ve renkliliğe göre yeniden düzenlenecektir.
Temiz toplum için gerekenler yapılacak; yargının bağımsızlığı, bütünlüğü ve yargıç güvencesi sağlanacaktır.
İdam cezası tümüyle kaldırılacak; iddia, savunma ve yargı hakları dengeli ve eşit tutulacaktır. Yargı-lama süreci saydamlaştırılacak; polis tutanakları ve istihbarat raporları kişiler için ulaşılabilir ve açıklığa kavuşturulacaktır. Yargı sivilleştirilecek; ceza yargılamasında özel yetkili mahkemeler ve Askeri Mahkemeler kaldırılacak, olağanüstü dönemlerin yargı düzenlemelerine son verilecek.

Eğitim ve Kültür
Bilgi ve yaratıcılık, bir insanın yaşamında ve toplumsal kalkınmada belirleyici bir öneme sahiptir. Teknik ve ekonomik alandaki gelişmeler bilginin ve yetkinliğin önemini daha da artırdı. Telekomünikasyonun alabildiğine gelişmekte olduğu, bilgisayarın yaygınlaşmaya başladığı bir dönemde bilgili ve yetkin insanların yetiştirilmesi kaçınılmaz bir görevdir.
Pedagojik gelişmeyi teşvik etmek amacıyla eğitim ve öğretimde değişik alternatiflerin oluş-ması şarttır. Bu aynı zamanda, bireyin seçme özgürlüğünü artırır.
Türkiye’de eğitim politikası çok kültürlülük esasına aykırı, ırkçı ve şovendir. Partimiz, eğitimi bu öğelerden arındıracak; hem diller ve kültürler hem de bireyler arasında fırsat eşitliğini sağlayacaktır.
Yurttaşların, eğitim ve bilimin olanaklarından yararlanmasının sağlanması için devletin, eğitim konusunu kâr malzemesi yapmaktan vazgeçmesi gerekir. Eğitimi yüksek ve verimli olmayan bir toplum, demokrasinin olanaklarından hakkıyla yararlanamaz. Partimiz yüzyılların ihmaline uğramış olan Türkiye toplumunun eğitim düzeyini yükseltmek için öncelikler Kürtlerden başlayarak bir eğitim seferberliğinin başlatılmasını zorunlu görüyor.
Partimiz, eğitim konusunu planlarken, evrensel hukuk ilkelerini ve Türkiye’nin taraf olduğu antlaşmaları temel alacak, Türkiye’nin çoğulcu ve çok dilli yapısına göre anadille eğitim hakkının sağlanması için gereken yasal ve idari düzenlemeleri yapacaktır.
Eğitim ve öğretim faaliyetlerinin toplumun çoğulcu yapısına uygun geliştirilebilmesi için merkezi bütçeden özel pay ayrılacaktır.

 

Kadın Sorunu

Türkiye’de kadın; eğitim, kültür, politika, sanat ve benzeri siyasal ve toplumsal tüm alanlarda ikincil konumdadır. Partimiz, cinsiyetçi ideoloji ve tutumlardan kaynaklanan ve yüzlerce yıla dayanan bu durumun değişmesi için tüm hayat alanlarında pozitif ayrımcılık ilkesinin işletilmesi gerektiğine inanır.
Bu amaçla kadının toplumsal yaşama katılımını güçlendiren çocuk bakımı sorunu giderilecek; mahalle ve semtlerde çocuk bakım evleri ve kreşler açılacaktır.
Hukuksal düzende kadını erkeğe tabii kılan tüm yasalar değiştirilecek, bunların maddi yaşam içinde uygulanabilmesi için gerekli önlemler alınacaktır.
Partimiz erkek ağırlıklı siyasetten rahatsızlık duyuyor. Kadının bu alanda hak ettiği yere sahip olabilmesi için gerekli önlemler alınacak, yasal düzenlemeler yapılacaktır. Kadına uygulanan şiddet, toplumun ve bireyin kendine duyduğu güvensizlikten kaynaklanıyor. Türkiye toplumunun, kadının onurunu inciten bu utançtan kurtarılması için etkin önlemler alınacak, kadına uygulanan her türlü şiddet cezalandırılacaktır.
Kadını ikincil konumda bırakılmasına yol açan geleneklerin son bulması ve kadının saygın bir konuma gelmesi için iş ve meslek edinmeleri özendirilecek, bunun için gerekli kredi ve projelendirmeler faizsiz sağlanacaktır.
Partimiz şiddete uğrayan kadınların korunabilecekleri sığınma evlerinin kurulmasını destekler ve teşvik eder.

 

Çocuk ve Gençlik
Hak ve Özgürlükler Partisi, çocuk ve gençliğin ülkenin geleceği olduğuna inanır. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni esas alarak; onlara iyi bir eğitim, sağlıklı bir yaşam ve güvenli bir gelecek temin etmek için her tür yasal önlemleri alır ve gereklerini yerine getirir. Merkezi ve yerel yöne-timler, sosyal devlet olmanın bir gereği olarak yoksul, kimsesiz ve sokak çocuklarına sahip çıkacak ve bunların yararlı birer yurttaş olması için önlemler alacaktır.
Anadilde eğitim, çocuk ve gençlerin aile, çevre ve okulla ilişkilerinde etkili ve kişilik yapılarının oluşmasında belirleyicidir. Partimiz, eğitim politikalarının uygularken bu durumu gözetecektir.

 

Toplum Sağlığı, Konut ve Çevre Politikası
Hak ve Özgürlükler Partisi, insanın sağlıklı yaşama hakkını önemser. Devletin en önemli görevlerinden birisinin vatandaşına eşit ve çağdaş sağlık hizmeti götürmek olduğunu benimser. Bu amaçla eğitici ve koruyucu hekimliğin geliştirilmesi için gerekli önlemleri alacaktır.
Tüm vatandaşları kapsayan Sağlık Sigortası sistemi oluşturulacak; sağlık hizmetlerinde kalite Avrupa Birliği ölçülerinde, sağlık harcamalarının payı ise Birleşmiş Milletler insani gelişme ölçülerinde olacaktır.
Hak ve Özgürlükler Partisi, ülkemizin bir bölümünde çeşitli nedenlerle yıkılan ve boşaltılan köylerin yeniden inşasını ve zarara uğrayanların zararlarının tazmin edilerek geriye dönüşlerinin sağlanması için gerekli her türlü tedbiri alacaktır.
Hak ve Özgürlükler Partisi, tüm insanların uygun ve sağlıklı bir konutta yaşamasını, sağlıklı bir toplum olmanın temel şartlarından birisi olarak görür. Bu itibarlar, çağdaş bir imarı şehir ve kırsal kesimlerde benimser. Bölgeler arası dengesizliğin bu anlamda da çözülmesi gerekliliğine inanır.
Hak ve Özgürlükler Partisi, Türkiye’nin deprem kuşağında yer alması nedeniyle, yeni bir hukuk düzenlemesi yapacaktır.
Hak ve Özgürlükler Partisi, çocuklarımıza bırakacağımız en değerli mirasın çevre olduğuna inanır. Canlıların çeşitliliğinin korunması, doğal dengeyi bozan plansız ve oburca sanayileşmenin denetim altına alınması ve doğayı kirleten sanayi atıklarının önlenmesi için gerekli önlemleri alır.

 

Çalışma Hayatı ve Sosyal Yaşam
Partimiz sosyal adaletin, adil gelir dağılımı, çalışma hayatının üretken ve verimli hale getirilmesi; fırsat eşitliğinin sağlanması, güçsüzlere güvence sağlayan etkin bir sosyal güvenlik siste-minin hayata geçirilmesiyle sağlanabileceğine inanıyor.
Hak ve Özgürlükler Partisi, toplumsal çalışmalarında, ekonomik ve sosyal durumu iyi olmayan in-sanlarımıza öncelik verilmesi gerekliliğinden hareket eder. Partimiz, yaşam düzeyi yüksek olan bir toplum yaratma yolunun devlet, belediye ve sivil toplum örgütlerinin tüm insanlara güvence ve desteğinden geçtiğine inanır. Bu nedenle de partimiz, insanların kendi yaşamlarında karar sahibi olma, temel ihtiyaçlarının giderilmesi ve yeni olanakların yaratılması için çalışır.
Bireylerin eğitim ve öğretim hakkı, sağlıklı yaşam hakkı, konut hakkı, çalışma hakkı ve benzeri haklarının yaşam bulması sosyal devlet ilkesinin temel görevlerindendir. Türkiye’de bugüne kadar “sosyal devlet” anlayışı tam tersine işlemiş, devlet öncelikli ve hizmet götürülmesi gereken bir kurum olarak yansıtılmıştır.
Hak ve Özgürlükler Partisi, sosyal devlet ilkesinin en iyi bir şekilde uygulanması, vatandaşlara da haklarının devletten isteme hakkının yaşam bulması için çalışır.
Partimiz, çalışma hayatını düzenleyen, İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesi ile ILO ilkelerini göz önünde bulundurarak yeniden düzenleyecek; grevli, toplu sözleşmeli sendikal örgütlenme hakkını bu ilkeler ışığında yeniden düzenleyecektir.
Ekonomi

Türkiye’de ekonominin düzlüğe çıkması için savurganlığa; kaynakların üretim dışı alanlarda israfına, yolsuzluk, rüşvet ve partizanlığa dayalı yapılanmaya son vermek gerekir.
Partimiz, ülke kaynaklarının geniş halk kitlelerinin yararına kullanılması; üretime ve toplumun hayati sorunlarının çözümüne harcanması için gerekli düzenlemeleri yapacak ve önlemleri alacaktır.
Bu alanda halk denetiminin sağlanması; hırsızlık ve partizanlığın önlenmesi için ekonomide yargı denetimi ve şeffaflık sağlanacak; idareye keyfi davranma hakkı veren örtülü ödenek ve fonlar hazineye devredilecektir.
Vergi sistemi yeniden ele alınacak, ücretlilerin aleyhine işleyen yasalar değiştirilecek, devle-tin sosyal niteliğini ortadan kaldıran yasalar değiştirilerek vergi tabana yayılacak ve gelir dağılımındaki eşitsizlikler giderilecektir.
Özel girişim serbestîsi ve yasalara uygun çalışan tarım, sanayi ve ticaret erbabının hakları korunacak; hayali ihracat, yolsuz kredi, kamu arsalarının ucuza kapatılması, usulsüz ihale ve ben-zeri hileli ve ahlak dışı yollarla kamuya ait malların ve halkın parasının talanı önlenecektir.
Ülke çıkarlarına uygun düşen yabancı sermaye ve teknoloji akışı teşvik edilecektir.

 

Dış Politika
Biz Hak ve Özgürlükler Partisi olarak; ulusların kendi kaderlerini belirleme hakkı, ulusal ve bölgesel sorunların çözümünde kuvvet kullanmama, silahlanma yarışının durdurulması, kaynakların eşitlikçi ve barışçı bir dünyanın kuruluşuna harcanması için etkin bir politika yürüteceğiz.
Hak ve Özgürlükler Partisi, komşu ülkelerle barış içinde yaşamayı ve var olan sorunların barış içinde, görüşmelerle çözmeyi ister.
Çağdaş dünyanın ve AB’nin bir parçası olmak için gerekli yasal tedbirleri alacağız.

 

http://www.hakpar.org.tr/root/index.php?option=com_content&view=article&id=60&Itemid=86&lang=tr